Anasayfa     Günün Haberleri     Urfapress Tv     Yazarlar     Foto Galeri     Künye     İletişim  

  19 Mart 2024

   URFA'DA ORTAK DENETİM   URFA'DA ORTAK DENETİM   URFA'DA ERKEN BAYRAMLAŞMA   URFA'DA ERKEN BAYRAMLAŞMA   Z KUŞAĞI..!!!   MÜNİR ULUDAĞ VEDA ETTİ   MÜNİR ULUDAĞ VEDA ETTİ   CANPOLAT KIRSALA DEVAM DEDİ   CAMPOLAT Kırsalı İhmal Etmiyor   Vali AYHAN'a Teşekküre Gitttiler   Vali AYHAN'a Teşekküre Gitttiler   URFA BİR KONAK DAHA KAZANDI  



Site İçi Arama

Röportaj

AKTÜRK-DEMİR RÖPORTAJI

 Tarihi gerçekleri gün yüzüne çıkartacağız.RÖPORTAJ: MÜSLÜM AKTÜRK

Anket

URFASPOR KÜME DÜŞER Mİ?
EVET
HAYIR
FİKRİM YOK

Günün Manşetleri

Günün Fotoğrafı

Önemli Linkler

Hava Durumu

Ahvalimizin Toplumsal Tahlili..

 

Ahvalimizin sosyolojik ve toplumsal tahlili

İçinden geçmekte olduğumuz modern çağ, digital zaman dilimi ;ne yazık ki aynı zamanda toplumsal kutuplaşmaların da zirve yaptığı bir zaman dilimi .

Bu nedenle yaşadığımız sorunların sonuçları üzerinden yapılacak değerlendirmeler ve çözüm önerileri sunulurken bu durumun ciddi olarak göz önünde tutulması gerekiyor .

Çünkü toplumun hassasiyetleri; mensubu olunan kutba, cemaate ve etnik gruba göre şekillenmekte. Bu yüzden bir kısır döngünün içerisinde olduğumuzu ve her geçen zaman ‘’birlikte yaşama arzusu ve ışığı’’nı kaybetmekte olduğumuzu gözlemlemekteyim. Öyle ki bundan yıllarca öncesinin ana fikir grubu mensupları arasında bile ciddi görüş ve öneri ayrılıkları ortaya çıkmış durumda.

Bu bölünme ve çatışma grupları arasındaki aykırılıklar toplumsal yaşantı kalıplarımızı da değiştirip dönüşüme uğratmakta. Ne yazık ki bu dönüşüm ve değişim çoğu zaman olumsuz yönde olmakta. Her grup veya aksiyon mensubu çözüm önerilerini kendisiyle başlatmakta ve karşı fikri ya dinlememekte ya da neresini nasıl tenkit ederim düşüncesiyle dinliyor gibi görünmekte. Bu tür karalama ve muhatabını anlamamaktaki ısrar; bizi yaşadıklarımızı anlamaya, kavramaya ve çözüme önerileri sunmaya götürmeyecektir.

Ayrılıkçılık, hizipleşme ve fitne ortamı sosyal yapımızda öylesine yayılmış dal budak salmış ki futbol ,futbolcu ve spor alanındaki yaşananlara bakılarak bile ülkeye dair bir şeyler söylenebileceği gibi ülkenin içinden geçtiği aşamalara bakılarak da futbola ve futbol sahalarına ilişkin olayları anlamak öngörülebilir hale gelmiş durumdadır. Futbol konusunda bir Metin Oktay, bir Arda Turan mukayesesi ne söylemek istediğim daha güzel açıklayacaktır. Bir başka deyişle aslında birbirini besleyen ve birbirinden beslenen süreçlerle karşı karşıya olduğumuzu fark edersek, birbirimizi anlamak için dinlememiz gerektiği düşüncesini içselleştirebilirsek belki de çözüm üretme noktasında ciddi mesafe kat etmemiz mümkün olacaktır.

Her açıdan farklılaşan değişen yaşam biçimi ve standardı nedeniyle toplumsal ilişki kalıpları ve değer yargılarımızdan tutun da teknoloji ile kurmuş olduğumuz bağa kadar her şey değişti. Sık sık ‘’geçmişte böyle değildik’’ laflarını (boşuna) kullanarak ve geçmişte yaşadıklarımıza, olup bitenlere özlem duyarak yaşadığımız sıkıntılara çözüm üretmek de mümkün değildir.

İçinde bulunduğumuz bütün sıkıntıları atlatma iradesine sahip olduğumuzu biliyorum. Ayakta olduğumuz sürece birçok şeyleri değiştirmeye gücümüzün yeteceğini de biliyorum. Bir arada durduğumuz sürece, hiç tanımadığımız insanların dertlerini kendi derdimizmiş gibi hissettiğimiz sürece, kısaca insanlığımızdan ödün vermediğimiz sürece böyle olacaktır.

Millet olarak;’’İlay-ı Kelimatullah’’ görevini tarihten beri yüklenmiş bir millet olmamız nedeniyle; bu noktadaki sorumluluğumuzun çok önemli ve ihmal edilemez olduğunu düşünmekteyim. Bugün; dünya ne diyor, neye bakıyor, nasıl yaşıyor, nelere duyarlı, hangi eğilimler ortaya çıkmakta? Sorularına çok fazla takılıyoruz. Böyle olunca bizi biz yapan temel değerler ve toplumsal dinamiklerden uzaklaşıyoruz.

Oysa; sosyolojik olarak, nasıl bir toplumda yaşamakta olduğumuz “durum analizi”ni yapmak zorundayız. Bu sayede asıl sebepleri tespit edebilirsek; çözüm önerilerimiz de o kadar sonuç getirici olacaktır. “insanımız nelere karşı duyarlı olmaya başladı? öncelikleri nedir, bu duyarlılık ne kadar kültür, sanat ve değer yargılarına yaslanmakta gibi sorular üzerine düşünmeliyiz.

Böyle olunca ciddi bir şekilde; içinde olduğumuz dünyayı değil de gelmekte olan, yer altında bekleyen, bizi ilgilendiren ciddi sorun ve oluşlara doğru bir şekilde bakabiliriz. İnsanların yaşam biçimlerine, eğilimlerine ve ahlak anlayışlarına ve değer yargılarına ve beklentilerine bakmak; sanki geleceğe; ‘’doğru bakmanın’’ en etkili bir yolu gibi durmakta. Çünkü zamanımızın çok önemli sosyolojik sorunu olan değerler erozyonu (kabul etsek de etmesekte) ana sebep olarak gözükmekte.

Vefa kelimesinin semt adı olduğunu kabul ettiğimizden beri! fikri ve sosyal ilişki kurmada zorlanmakta; karşılıklı saygı sevgi ve anlayış içerisinde birbirimizi dinleme kabiliyetini ve nezaketini de kaybetmekteyiz. Her grup mensubu ve fikir sahibinin; peki,biz nerede hata yaptık,niye bu hale geldik? Sorusunu kendilerine sorma zamanı gelmiş geçmektedir.

Çünkü bu soru aynı zamanda son kırk yıl içerisinde yaşadığımız bütün olumsuz dönüşümlerin arkasında yatan sosyal, siyasal, ahlaki ve vicdani iradenin de nerede durmakta olduğunu neden yozlaştığı gerçeğini konuşmamızı gerektirmektedir…

Bugün “modernlik ” ve ‘’elektronik devrim’’ sonrası diye bakılan bir yaşam ve düşünce biçimi içinde, birçok alışılmış ve önemli değerin demode kabul edilmeye başladığını gözlemlemekteyiz. Bazı yeni ve kaynağı pek belli olmayan düşünce kalıplarının bu alana sızarak çatışmacı eğilimleri gün ışığına çıkarmaya ve şiddetlendirmeye başladığını uzun zamandan beri takip etmekte ve yaşamaktayız.

Dini duyguların yükseldiği, lakin içinin tam doldurulamadığı fark ediliyor. Neredeyse herkesin bir faiz tarifi ve anlayışı var. %99’unun Müslüman kabul edildiği bu ülkede; konut satışlarının %52,araba satışlarının %80’e yakını kredi ile yapılmakta. Sayısı hızla artan büyük büyük camilerin içi boş, anlatılanlar dinlenmiyor.

Kişisel yardımların en yakınlardan başlayarak silsileyle mensubiyet atfedilen kişilere iletildiğini görmekteyiz. İhtiyacı olan en yakından başlamak yerine bağlılıkların öncelendiği bir dini inanç sistemi geliştirildiğini; cemaatleşme oranının artmakta olduğunu müşahede etmekteyiz.Kimse kendinden olmayan! bir sorun veya sorunlu kişi için en ufak bir fedakarlığı göze almamakta.

Artan şehirlere göçün bu istenmeyen sosyolojik ilişkilere ters bir ivme kazandırdığını fark etmemek mümkün değil!

O halde, sadece popülist siyasi fikirleri değil , her tarafta rastladığımız şiddeti, her türlü mensubiyet şuurunun yarattığı tehlikeleri ,kaynağını olumsuz bazı modern sapkın fikirlerden alan kirli ilişki ve davranışları konuşmak zorundayız.

Estetik ve ciddiyetten yoksun(modern!)giyim kuşam; kişisel bakım saçmalıkları modernite ve moda kavramı ile izah edilmekte. İnsanın kararan ve sığlaşan duygu dünyası; dışına,

yüzüne ve bedenine yayılmakta. Bunlara karşı ortaya çıkan duyarlılıklar ise ‘’fikir ve kişisel yaşam özgürlüğü’’ diye adlandırılarak sosyal saçmalıklar tırmandırılmakta, ciddi bir toplumsal destek bulmakta.

Filim sahnelerinde izlerken bile aklı başında insanların yüzünün kızardığı ikili mahrem ilişkiler; en tabii davranışlar gibi sokakta toplu taşıma araçlarında yaşanmakta. Nadir gösterilen tepkiler ise daha şiddetli karşı tepki ile destek bulmakta.

Çözüm önerilerini her türlü mensubiyet bağnazlığından azade düşünmek zorundayız. Bunu yaparken temel sosyolojik ‘’doğru ve iyi’’ nin tarifini esas alarak bütün dünyayı ve (bütün mağdur)milletleri akılda tutarak bakmayı başarmalıyız. Bütün dinlerde ve uzak doğu öğretilerinde; iyi,güzel,yanlış,çirkin,günah kavramlarının neredeyse aynı tarif ve ortak paydası olduğunu göz önüne alarak bu standart tariflere göre tedbirler, çözüm önerileri sunmak zorundayız. Dünün ahlaksızlık kabul edilen bir davranışının modernite, teknolojik gelişmişlik gibi sığ bahanelerle kabul görmemesinin önüne geçmek zorundayız.

Bu noktada bütün düşünen beyinlere toplumların hassasiyetlerini ve ihtiyaçlarını göz önüne alarak toplumu olumlu yönde değiştirmek görevi düşmektedir. Temel kabul ediş referansı ise her daim klasik; iyi,güzel,doğru,günah,sevap kavramları baz alınarak yapılmak zorundadır. Çünkü zaman içerisinde her toplum zaten değişmektedir. Bu değişimlerin farkına varmak ve bu değişim sürecini olumluya çevirmek ana gaye olmalıdır.
Bize bu toprakları vatan yapan ve bu vatanı kurtaran topluluğu MİLLET olma vasfına kavuşturan Cumhuriyetimizin 95.yılı kutlu olsun.

Ekleme Tarihi: 29 Ekim 2018 14:08

Yazarın Diğer Yazıları İçin

Yorum Ekle

Yazdır

Flash Haber

URFA BİR KONAK DAHA KAZANDI

 Taşı toprağı altın değil tarih olan kadim şehir Şanlıurfa'da, uzun yıllardır atıl durumda olan ve kente çirkin bir görüntü veren Hacı Kamil Konağı restore edilerek turizme kazandırıldı.

Köşe Yazarları

Ali ÇİZMECİOĞLU

 

İmam Hüseyin SAVAŞ

 

Op.Dr.Yusuf Vehbi OCAK

 

Mustafa ARISÜT

 

Osman Ataman BİNER

 

Hüseyin GÜZEL

 

Ayten DOĞAN

 

Metin ŞENAY

 

Mehmet CANBEYLİ

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

Anasayfa     Günün Haberleri     Sitene Ekle     Urfapress Tv     Yazarlar     Foto Galeri     Künye     İletişim  

  19 Mart 2024