Anasayfa     Günün Haberleri     Urfapress Tv     Yazarlar     Foto Galeri     Künye     İletişim  

  18 Nisan 2024

   URFA'DA ORTAK DENETİM   URFA'DA ORTAK DENETİM   URFA'DA ERKEN BAYRAMLAŞMA   URFA'DA ERKEN BAYRAMLAŞMA   Z KUŞAĞI..!!!   MÜNİR ULUDAĞ VEDA ETTİ   MÜNİR ULUDAĞ VEDA ETTİ   CANPOLAT KIRSALA DEVAM DEDİ   CAMPOLAT Kırsalı İhmal Etmiyor   Vali AYHAN'a Teşekküre Gitttiler   Vali AYHAN'a Teşekküre Gitttiler   URFA BİR KONAK DAHA KAZANDI  



Site İçi Arama

Röportaj

AKTÜRK-DEMİR RÖPORTAJI

 Tarihi gerçekleri gün yüzüne çıkartacağız.RÖPORTAJ: MÜSLÜM AKTÜRK

Anket

URFASPOR KÜME DÜŞER Mİ?
EVET
HAYIR
FİKRİM YOK

Günün Manşetleri

Günün Fotoğrafı

Önemli Linkler

Hava Durumu

URFA ELDEN Mİ GİDİYOR..?

 

URFA ELDEN Mİ GİDİYOR?

Tarih ve coğrafya sadece okullarda birer ders adı değildir!Bir şuurdur aslında.Bu yüzden insanımızın özelde hemşerilerimizin memleket sevdası elbette ki gönülleri okşar.Bozulan değerler,kaybolan güzellikler üzer insanı…Aynaya baktıkça eski günlerini arayıp ah çeken insanlar gibiyiz…Şehrimize bakıp eski günlerin özlemiyle kahrolmamak elde değil tabii ki!

Ancak bu şuur,bu ilgi zamanın ruhunu ve şartlarını öteleyerek anlam kazanmaz…Bu bakımdan çağın doğal akışıyla oluşan değişimleri göz ardı etmeden Urfa’yı değerlendirmek daha doğru olur..

Dikkatinizi çekiyor mu bilmem,hemen her Urfalı kendi yaşadığı dönemi ve şehri gerçek(!)Urfa olarak ele almakta!

Her yaş grubu kendi çocukluk dönemindeki Urfa’yı daha saf,daha otantik kadim şehir sanmakta!..Yaşım 64…Rahmetli babamdan,arkadaşlarından dinlediğim “elden giden Urfa için ah vah”larla…40 yaşındaki dostların kendi çocukluklarının Urfa’sı için duygu ve düşünceleri hemen hemen aynı!..Ben bu tavrın iki yönden ele alınmasından yanayım!..

İlki…Öznel ve insani açıdan yorumu…Geçmişin bir daha asla geri gelmeyeceğinin şuuraltındaki ızdırabının yansımasıdır bu duygu!..O günlere bir daha asla geri dönemeyeceğimiz acı gerçeği karşısında duyulan hasretin, isyanın tezahürü diyelim…Yaş 40 da olsa,80 de olsa her dem,her çağda yaşanması mukadder bir duygudur bu…

İkincisi asıl değindiğim,üzerinde durduğum konu…Urfa’nın özellikle fiziki ,yani mimari değişimi!..Gönül ister ki her türlü değerlerimizi olduğu gibi şehrimizin mimarisini de koruyalım…Koruyalım da…bu mümkün mü?Ona bakalım önce.Şehiri şehir yapan insandır!İnsan aynı kalıyor mu ki şehir de aynı kalsın!..Şu an 18li yaşların ve hatta 30lu,40lı yaşların fiziğine sahip olmayı kim istemez ki?!Çocukluğum Beykapusu’nda geçti.Şu an Kent Müzesi olan Kule, aile dostumuz sürekli girip çıktığımız Mahmutoğlu ailesinin “evi” idi…Tetirbemizde bizim aileyle(Cündoğlu) birlikte Hacı Ebuzerler ,Alataş ,Güzeloğlu ,Ali Ağa aileleri otururdu…Kulenin karşısında Hacı Halil İshakoğlu…Daha yukarıda Keşküşler…Bu aileler dönemin kültürünü yaşayan ve yaşatan ailelerden aklıma gelenler sadece…

O yıllar ataerkil aile yapısının henüz çözülmediği yıllardı…Eğitimin henüz yaygınlaşmadığı,lise mezunlarının askerliklerini öğretmen olarak yaptığı,üniversite mezunlarının parmakla gösterildiği yıllar!Televizyonu Amerikan filmlerinde gördüğümüz,telefon için PTT’ye gidip saatlerce sıra beklediğimiz yıllar…Bir evde birkaç ailenin yaşadığı,sadece aile erkeklerinin çalıştığı ve hatta kadının çalışmasının ayıplandığı yıllardı o yıllar…O yıllar saçlarına briyantin sürdükleri için 19 yaşındaki iki delikanlının(rahmetli babam ve dayım) eniştelerinden dayak yediği yıllar…Çok sonraları rahmetli Dr.Eyyüp dayımın anneme ilk maaşıyla aldığı set üstü tabir edilen üçlü aygaz ocakla mahalleye hava attığı yıllardı. Yani hayat tarzının ve anlayışların çok farklı olduğu yıllar…Ve gün geldi bu aileler o mahalleyi birer birer terketti!..Her boşalan eve,o mahallenin dokusuyla uyumlu olmayanlar yerleşmeye başladı…

İnsan şehrin,şehir de insanın aynasıdır…İnsan değiştikçe şehir,şehir değiştikçe de insan değişir!...İbn_i Haldun, “Coğrafya kaderdir.” diyor…Coğrafyayı değiştirdiğiniz zaman kaderiniz de değişiyor işte!..Urfa’da kalsaydım eminim hayat çizgim çok farklı olacaktı.Trakya’da hayat çizgim yani “kader”im daha farklı bir güzergah izledi haliyle.

Peki değişen hayat tarzı ve onun uygulayıcısı insanın değişmesi şehri etkilemez mi?İşte bu etkileşim sonucu o güzelim nahit evleri birer birer terkedip apartman tabir edilen binalara yerleştik.Yanlış mı yaptık?Hem evet,hem hayır!Yanlış yaptık;çünkü bizim olanı terkediyorduk!Doğru yaptık;çünkü bir müddet sonra o mekanlar bize uyum sağlayamayacaktı!Çağın gelişimi sosyal yapıyı değişime zorlayınca o sosyal yapıya uygun mekanlar ihtiyaca cevap vermekten çıkacaktı…Şu an her evde asgari bir araba var…Peki o sokaklara bu arabalarla girebilecek miydiniz?Hani şair diyor ya:”…İki metre eninde…Sekiz metrede biten sokaklar gördün mü hiç?”(Halim Yağcıoğlu-Anzelha şiirinden)Söyleyin bakalım,yaşlılar hariç ,şimdi hanginiz ailenizle uzun uzun kahvaltı yapabiliyor,yemek yiyebiliyorsunuz?Hanginizin çocuğu bayram namazlarında camiden eve zerde ve üzlemeli pilav yemek için misafir getiriyor?İçinizden o da nereden çıktı?Camiden eve misafir getirmek de nedir?diyenleriniz de çıkabilir!Geçin bunları kaçta kaçınız kışlık zahiresini alıp zahire damına koyuyor?BİM’den paket paket alıp kullanmak daha mı akılcı acaba?Eminim isotlarınızı da artık eskisi gibi çıkarmıyorsunuz.Sırrın’da bu işin endüstrisi gelişmekte…Kim uğraşacak!?Onlara sipariş verip en kalitelisine zahmetsizce ulaşmak daha mı akılcı?Hem kadın ve koca çalışıyorsa kim çıkaracak isodu,salçayı?...Bu örnekler uzatılabilinir…Çünkü “değişen zamana uyum, gelişimdir”…

Burada bir itiraz, terkettiğimiz mekanları koruma adına yapılabilinir sanırım…Ancak sosyal ve ekonomik gelişimini,yeterli sermaye birikimini sağlayamamış toplumlarda bu bir fantazidir.Bilinç gelişmemişse eseri koruma düşüncesi de oluşmaz…

Çocukluğumun geçtiği mekanlardan biri de Kelleçi Çayı’ndaki şimdi TBMM EVİ adıyla müze haline getirilen Arabizade Reşit Efendi Konağı’ydı…Hemen hemen çocukluk ve ilk gençlik dönemim bu evde geçti sayılır.Evi deri bağırsak ticareti yapan teyzemler satın almıştı.Alış amacı da Arap Mehemet nam eniştemizin ticareti gereği Urfa ve civarı kasaplardan topladığı deri ve bağırsakları temizleyip tuzladıktan sonra ayda bir iki İstanbul,Uşak vb. İllerdeki deri fabrikalarına göndermek üzere bu evin ahırlarınında istiflemekti. Konakta yaşamaya başlayıp ahırları da depo olarak kullandılar.Odalar zeminden tavan kubbe kıvrımına kadar çam lambri kaplıydı.Bir gün gittiğimde teyzem oğlunun odasındaki lambrilerin,oda kapılarının masmavi bir plastik boyayla boyandığını gördüm.Tüm odalar aynı akıbete uğramışlardı!Mavi,pembe,kırmızı,yeşil plastik boyayla ışıl ışıldılar!..Amaç kötü değildi!..Evlerimizi nasıl badana ediyorsak eniştemler de aynı şeyi yapmıştı…Ama bir tarihi eserin içine ederek!Tarihi mi dedik?!Nereden bilsin ki adamcağız…Zaten 10 yıl kadar oturduktan sonra o sokağa kamyon girişi çok zahmetli olduğunda o evi satıp başka bir depo satın aldılar,evlerini de yeni gelişmekte olan Bahçelievlere taşıdılar…

Şimdi bu örnekte kimi suçlayacağız?Ev sahibi sadece “bir eve sahip”!..Tarihin,mimarinin farkında değil!..Belediyeyi mi?Belediye Reisi Mustafa Ose nam Mustafa Kılıç!(İnsan olarak mükemmel bir insandı.Eyyüp Dayımın kirvesiydi,ancak kültürel alt yapısı kendine kadardı)...Fazla söze gerek var mı?..Devleti mi?...Henüz asli vazifelerini yerine getiremeyen;yolları,daireleri dökülen fakir devleti mi?...

Peki Urfa’yı koruyamadık mı sizce? Elbette heder ettiğimiz çok şey vardır;ancak mimari olarak Urfa’yı koruyamadığımız düşüncesine pek katılmıyorum.Çünkü eski Urfa’da açılan yollarla yıkılan evlerin büyük çoğunluğunun mimari değeri de yoktu.Hatırlayın rahmetli Kadri Barut döneminde açılan yol (12 Eylül Cad.)çalışmasında belediyeye inat yarı yıkılmış bırakılan sözüm ona tarihi(!)ev kalıntılarını yıllarca seyrettik…Döneminin sıradan evleri sırf nahit taş evler diye tarihi muamelesine tabi tutuldu.Kısacası eski Urfa’nın yüzde doksanı, gerçek anlamıyla tarihi özellikli mimarisinin de tamamına

yakını korunmuştur!Cumhuriyet döneminin ilk 50 yılında özellikle Sarayönü caddesinde yıkılan mimari değerler olmuştur mutlaka.Hatta çocukluğumun adliye binası şu anki Kapaklı Pasajı ve Gülizar Döner arasında tarihi özellikler taşıyan bir yapıydı ve ne yazık ki şu anda yok!Ancak dediğim gibi bugün eski Urfa bölgesindeki evlerin büyük çoğunluğu maalesef sıradan evlerdir.”Tarihi doku” kavramıyla pek uyuşmaz.Korunması çok gerekli midir;bence tartışılmalıdır.Tabi,bu benim kişisel görüşüm.Şehir ve mimari uzmanları ne düşünür bilemem!

Bu fakirin görüşü,Urfa ile ilgili kaygıların ,üzüntülerin temelinde ağırlıklı olarak kişisel tarihimizi arayıp bulamama duygusu yatmaktadır.Şikayetler tamamiyle yersiz ve haksız mıdır,derseniz,tabi ki hayır!

Ekleme Tarihi: 15 Mart 2018 10:03

Yazarın Diğer Yazıları İçin

Yorum Ekle

Yazdır

Flash Haber

URFA BİR KONAK DAHA KAZANDI

 Taşı toprağı altın değil tarih olan kadim şehir Şanlıurfa'da, uzun yıllardır atıl durumda olan ve kente çirkin bir görüntü veren Hacı Kamil Konağı restore edilerek turizme kazandırıldı.

Köşe Yazarları

Ali ÇİZMECİOĞLU

 

İmam Hüseyin SAVAŞ

 

Op.Dr.Yusuf Vehbi OCAK

 

Mustafa ARISÜT

 

Osman Ataman BİNER

 

Hüseyin GÜZEL

 

Ayten DOĞAN

 

Metin ŞENAY

 

Mehmet CANBEYLİ

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

DENEME

 

Anasayfa     Günün Haberleri     Sitene Ekle     Urfapress Tv     Yazarlar     Foto Galeri     Künye     İletişim  

  18 Nisan 2024