|
Soma ;İkaz mı ,gazap mı ,tabiat olayı mı?
Susuzluk , sel felaketi, kuraklık, maden kazası, deprem… Adeta ülkemizin üzerinde karabulutlar dolaşıyor. Afetler, Allah’ın gazabı mıdır diye tartışılıyor.Zaman zaman konuya bu zaviyeden bakanlara neredeyse meczup gözü ile bakılıyor. İnançsız bir insan için bu tartışmanın bir anlamı yok. Bu inanç(daha doğrusu inançsızlık) içerisinde olanlara göre bu tür olaylar tabii ve tesadüfidir.Bu inançsızlık batağındaki bir vatandaş İstanbul Zincirli kuyu mezarlığı girişinde yazılı bulunan; 'Her nefis ölümü tadacaktır' mealindeki Ayet-i kerimenin (moralini bozduğu için) kaldırılmasını talep etmişti.Kuran'ın bir harfine itirazın bile insanın küfrüne, dolayısıyla helakine sebep olacağı gerçeğine rağmen böyle bir talep içerisinde olana Rabbim hidayet etsin. Hiçbir olaya tesadüf gözüyle bakmayan mü’minler için ise bu tür hadiseler, her halükârda ikaz-ı İlahi’dir. Afetten, bizzat mağdur olanları suçlamak ise aklı başında bir insanın takınacağı bir tutum olamaz. Mümin, her istenmeyen hadiseden sonra kendi nefsini sorgulamalı, umumi bir felaketin gelmemesi için de dua etmelidir. Kur’an, sünnet ve İslamî kaynaklarda , tabii afetlere karşı uyarılar çokça zikredilir ve özellikle insanların günahtan,haksızlıktan ve yöneticilerin de zulümden sakınmaları emredilir. Çünkü bunlar, bela ve musibetlere davetiye çıkarır. Dolayısıyla iman eden her ferdin; hadiselerin manevî veçhesine de bakması,yaşananları bir ikaz-ı İlahi kabul ederek ders çıkarması gerekir.Bunun için de herkesin, zulümden sakınması en azından zulme ortak olmaması gerekir. Musibetlerin zahirî (bilinen) sebeplerinin yanısıra, kader açısından düşünülmesi gereken gerçek sebepleri de vardır. Zahiri(Bilinen) sebepleri: Sorumluların hataları, ihmalleri, yapılması gerekenin yapılmaması, alınması gereken tedbirleri almamak emanetin ehlinden çıkması olarak sıralayabiliriz. Kader açısından gerçek sebeplerin birinci sırasında zikredilmesi gereken şeyin ise iman zaafı olduğunu bilmek gerkir.Efendimizin bildirdiğine göre Ahir zamanda İman ettiğini zanneden 72 fıkranın sadece birinin iman selameti içerisinde olacağı ikaz edilmektedir.Bu konunun üzerinde her müslümanın dikkatlice ve ısrarla durması gereklidir.Kamil bir imana sahip olan insanların çoğunlukta olduğu bir toplumda, bu kadar zulüm ve kul hakkı gaspı olmaması gerekir diye düşünüyorum.Sorarsanız her insan, iman ettiğini söyleyecektir.Ancak öylesine akıl almaz davranışlar içerisinde olan ve zulüm noktasına varan davranışlar gösteren o kadar çok insan var ki; bu tür davranışların kamil bir iman anlayışı ile uyumlu olması mümkün olmamaktadır. Bu nedenle bu tür insnaların Allah'ının, benim Allahım olmadığını düşünmkten kendimi alamamktayım.Çünkü bu tür davranışaların tevhid inancında yeri olması mümkün değildir.Kamil bir imana sahip olmayınca da hiç bir davranış kamil müslüman davranışı olmamaktadır.Böyle olunca da kader açısından afetlerin baş sebebi olan Allah'ın emirlerine uymama fiili ve özellikle zulüm çokça yaşanmaktadır.Bu durum da ,çok merhametli olan Allahı'ımızın zaman zaman bizi afetlerle ikaz etmesine sebep olmaktadır.İman zaafı içerisindeki çoğunluğun zulüm noktasına gelen davranışlarına temsil makamındaki insanların hataları da ilave olunca afetlere muhatap olmak kaçınılmaz olmaktadır.
Sorumluların,kanun namına kanunsuz hıyanetleri; zaman içerisinde halk topluluklarının haksızlık,hukuksuzluk ve zulüm karşısında duyarsızlaşmasına sebep olmaktadır.Bu durum ZULMÜN toplum içerisinde yaygınlaşmasına hatta bu zulümlerin vaka-i adiyeden sayılarak 'Çalıyor ama çalışıyor' ortak kanaatinin toplumda hakim olmasına sebep olmaktadır.Bu durum da umumu ilglendiren ceza ve musibetlerin ortaya çıkmasının (bana göre) ana sebebi olmaktadır.Kaynağı neresi olursa olsun zulme karşı çıkmamak; haksızlık karşısında (ufak bir dünya menfaati için) susmak, 'Dilsiz şeytan' durumuna düşmek olup; bu da belli bir noktadan sonra Allahın gazabına mucip olmaktadır. Kur’ân’da helâkleri anlatılan kavimlerin fakirlik veya ibadet azlığı sebebiyle değil, bu türden tavırlar ve tercihler nedeniyle helak edildikleri bildirilmektedir. Örnek olarak; aldatma, ölçüde-tartıda hile yapma, zulüm, zalimlere körü körüne itaat, fısk, ikazlara kulak asmamak,haketmediği halde çok bol dünyalığa(çalarak) sahip olma,cinsel sapkınlıklar gibi sebepleri Kuran-i helak sebepleri olarak zikredilmektedir. Bu tür davranışlar belli bir toplumda belli bir yoğunluğa ulaşınca;Alalh'ın ikazı tecelli eder.“Zalimlere meyletmeyin, destek olmayın, yoksa size ateş dokunur.” Kur’ân (11:113).
Böylesi musibetler zuhur ettiği zaman, suçlu-masum ayrımı yapmaz .Kurunun yanında yaş da yanar. İmtihan bunu gerektirir. Şu farkla ki, böyle musibetlerde vefat eden zarar gören mazlum ve masumlar şehid, telef olan malları da sadaka hükmündedir.Gerçeği yüce Rabbim en iyi bilendir .
|
Günün Haberleri