20 Mayıs 2015 09:45

MEYDANLARI DOĞRU OKUMAK!..

Eskiden anket mi vardı?
Olmaz olur mu, tabi ki vardı!.
Hem de değişimin ve dönüşümün öncüsü olarak kabul edilen merhum Özal ile 1983’te değil, yaklaşık 70 yıl önce Temmuz 1946’da girdi siyasi hayatımıza!..


Gerçi günümüzdeki gibi ‘anket’ adıyla anılmamıştı ama, çok partili demokratik hayata geçişimizden sonra yapılan her seçimle vatandaşın nabzı bir şekilde tutulur; seçimlerin neticeleri birkaç hafta ve hatta ay öncesinden tahmin edilerek, partiler duruma gore yeni stratejiler geliştirirlerdi.


Eskilerin “çarıklı erkanı harp” dedikleri şehirlerin, kasabaların veya köylerin gün görmüş aksakallıları; seçim arefesinde meydanların, caddelerin ve sokakların mesajlarını okur ve seçimlerin sonuçlarını çok az yanılma ile partilerinin ileri gelenlerinin kulaklarına fısıldarlardı. Sürece bazan da parti genel merkezindeki üst düzey yöneticileri müdahil olur; Ankara’da parti büyüklerinden oluşan ‘tetkik ve tettebu heyeti azaları’ hayli gösterişli törenlerle taşraya uğurlanır ve gittikleri şehirlerin girişlerinde davul-zurnalı halaylarla karşılanırlardı.


Gaziantep ya da Urfa gibi ulaşımı meşakkatli olan merkezlerin nabzını tutmak işini ise, 21 Temmuz 1946 ve 14 Mayıs 1950 seçimlerinde, şehirlerin aynı zamanda CHP il başkanı da olan il valilerine havale ederlerdi.


Hal böyle olunca, göğüslerini gere gere ‘emir kulu’ olduklarını söyleyen kimi valiler, verdikleri abartılı rakamlarla Milli Şef İsmet İnönü’yü ve CHP’nin siyaset canbazı kurmaylarına bazan büyük hayal kırıklıkları yaşatırlardı.
Bu valilerden biri; o yılların Urfa Valisi Halis Bilaloğlu’ydu.


Bilaloğlu, “astığım astık, kestiğim kestik” cinsinden yetkileri bulunan ve gözünü kırpmadan uygulayan bir sömürge valisi kadar otoriter, acımasız; majesteleri Milli Şef İsmet İnönü’ye bağlı, itaatkar ve sadık bir bürokrattı... “Fevkaladenin fevkinde” yetkilerle donatılmış; yasal olarak ilin hem valisi hem de iktidar partisi CHP’nin yasal il başkanı olarak gecesini gündüzüne katarak canla başla çalışan bir mülkiyeli.


Milli Şef’in valisi ve evlad-ı manevisi Halis Bilaloğlu, Urfa’da –ihtiyaç hasıl olduğu için olsa gerek- iki kez görevlendirilmiş. Her iki görevlendirmesi de, ne tesadüftür ki Türkiye’nin birinci ve ikinci çok partili seçimleri öncesi süreçte başlamış ve sonuçlar kesinleştikten hemen sonra da nihayetlenmiş.


Bilaloğlu; Haziran-1945’te atandığı Urfa’da Demokrat Parti’nin gelişmesini başarıyla durdurmuş ve 21 Temmuz 1946’de yapılan ilk çok partili demokratik seçimlerde sandıkları kaybetmekten, DP oy pusulalarını Hızmalı Köprü’nün altında yaktırmaktan ve tutanaklarda DP oyları ile CHP oylarının sayısını değiştirmeye kadar her yola başvurmuş kadrolu bir ilizyonistti.


İşte bu vali, 5 Mayıs 1950 Cuma günü cuma namazından hemen sonra mahalle muhtarlarını makamında toplar.
Gündem 9 gün sonra yapılacak seçimlerle ilgili son hazırlıkları gözden geçirmek ve 21 Temmuz 1946 seçimlerinde yaşadıkları sandık kaybetme, tutanak değiştirme ve oy pusulalarını yakmak gibi sıkıntıları bir daha yaşamamak için gerekli tedbirleri gözden geçirip eksikleri tamamlamaktı.


Dönemin Kanberiye Mahalle Muhtarı Hüseyin Cıneviz merhumdan dinlediklerimden aklımda kadığı kadarı ile; o gece hiç bir muhtarın gözüne uyku girmez… hemen hepsi bayramdan bayrama ya da yüksek makamları ziyarette giydikleri setre pantlonlarını, kasketlerini, fötr şapkaları ile hiç giymedikleri yün çoraplarını, çizme veya potinlerini ilk akşamdan hazırlar... sabah ezanına doğru Zaza marka jiletle bıyıklarını düzeltir, sakallarını sinek kaydı kazır.. yatak odasının geremecinde yıkanır, gusül ve namaz abdestlerini aldıktan sonra tertemiz bir şekilde “pek sık gitmedikleri cami”lerin yolunu tutarlar.


Cuma selasına kadar her muhtar kendi mahallesinde kapı kapı dolaşır; vatandaşın halini hatırını sorar, şirinlik gösterileri yaparak sözü 9 gün sonra yapılacak seçime getirerek anket çalışmasına başlar. Namazdan sonra da vilayetin kapısına dayanırlar.


Toplantının tanışma faslı bittikten sonra Sayın Vali;
“Vaziyeti nasıl görüyorsunuz? Gördüğüm kadarı ile partimiz /CHP/ bu seçimi de kahir ekseriyetle alacaktır” diyerek 21 Tammuz 1946 seçimlerine 9 gün kala sorduğu o zor soruyu bir daha seslendirir.
Ve yine 21 Temmuz 1946 seçimlerine 9 gün kala bu sorusuna ilk cevabı veren Kanberiye Mahallesi Muhtarı Hüseyin Cineviz’e çevirir bakışlarını. Hüseyin Cineviz saygıyla doğrulur, bakışlarını solundaki pencereden dışarı çevirir ve
“Buradan öyle görünmüyor vali beg!.. Buradan öyle görünmüyor” der.


Vali Bilaloğlu öfkeyle sıkar yumruklarını, ok gibi fırlar koltuğundan ve Hüseyin Cineviz’in karşısına dikilir.
“Sen ne diyorsun Muhtar!.. Ne demek buradan öyle görünmüyor.. Açık konuşsana be adam” diye bas bas bağırır.


Hüseyin Cineviz pencereye doğru yanaşır; camdan dışarı bakarken, işaret parmağıyla sokaktaki vatandaşları gösterir Vali’ye.
“Bakın, siz de gözlerinizle görün Vali Begim” der ve devam eder; “şu kalabalığa dikkatle bakın. Şu gelip geçen insanları iyice tetkik edin. Kasketli veya başı açık erkekler ile çarşaflı, başı örtülü, mantolu kadınlar reylerini Demırkırat Parti’ye vereceklerdir..”


Vali Bilaloğlu put kesilir bir anda.; dili-damağı kurur. Gözlerini uzun sure caddeden geçenlerden alamaz. Neden sonra Muhtar Hüseyin Cineviz’e döner;
“Senin demene kalırsa bizim partiye hiç oy çıkmıyacak, öyle mi?” der.

“Yok!.. öyle değil Vali Begim!.. Şu gördüğün fötr şapkalı ve kravatlı begler ile hanımları bizim partiye oy vereceklerdir” diyerek birkaç dakika içinde yapıp bitirdiği anketin sonuçlarını açıklar Muhtar Hüseyin Cineviz!..
Eskiden anket mi vardı?

Elbette ki vardı!. Ama şimdikiler gibi değildi; parayı verenin düdüğü çalınmazdı.
Çarıklı Erkan-ı Harpler meydanlara iner, vatandaşın nabzını tutar, kendisi gibi havayı koklayan aksakallılarla istişare ederek muhtemel sonuçları 3 aşağı 5 yukarı tahmin eder ve tuttururlardı.