02 Nisan 2014 16:44

HERGÜN SEÇİM,HER YER SANDIK

30 Mart 2014 Pazar günü yaşanan seçim savaşının bilançosu 10 ölü, 34 yaralı…

Canım Türkiyem, başın sağolsun ve aynı zamanda geçmiş olsun…

Demokrasiye ne kadar ayak uydurabildiğimizin ve içimize sindirebildiğimizin acı bir göstergesi…

Bu seçim bir kez daha gözler önüne sermiştir ki, rüzgarı arkasına alana yetişmek zor…

Zor fakat imkansız değil, madem ki, Milliyetçi Hareket’in çilekeş mensupları olan ülkücüler, zoru da, imkansızı da başaracak kudret ve azimdeler, o halde kızmak, kırılmak, küsmek yok!

Seçim bitti… Her şey bitti mi? Hayır! Bitmedi…

“Ülkücü için her gün seçim, her yer sandık” İlk gün birçoğumuz (ben de dahil) kızdık, estik, gürledik…

Şimdi eğer sinirlerimiz biraz olsun yatıştıysa, şu seçim sonuçlarını önümüze indirip iyice bir inceleyelim, hangi ilçe de ne kadar oy almışız, hangi mahallede zayıf kalmışız, hangi köylerden bize hiç oy çıkmamış ve daha burada dillendirmek istemediğim bütün detaylarıyla seçim sonuçlarını irdelemeliyiz.

Daha sonra, hangi aday ne kadar çalıştı? partinin hangi yöneticisi zamanını teşkilattan esirgedi gibi konuları bir tarafa bırakıp, “Ben ne kadar çalıştım” diye düşünmeliyiz.

Bu seçim sürecinde ben elimden gelen bütün gayreti gösterebildim mi?

Mesela bütün akrabalarıma ulaşıp memleketin içinde bulunduğu durumu anlatabildim mi?

Eski ve yeni bütün komşularımı ziyaret ederek, çocuklarımızın geleceğini garanti altına almak için MHP’ye ihtiyaç olduğunu söyledim mi?

Bulunduğum iş hanındaki esnafa, çarşımdaki serbest meslek erbaplarına, okulumdaki öğrenci arkadaşlarıma, resmi kurumumdaki mesai arkadaşlarıma vatanı bölmek pusuda bekleyen itlerden bahsedebildim mi?

Gittiğim altın günlerindeki bayanlara, pazarda alış-veriş yaptığım işportacıya, ekmek aldığım fırıncıya, bakkala, kasaba, manava, ekonomimizin çöktüğünü, IMF’ye borcumuz bitti sözünün koca bir yalan olduğunu, Hazine Müsteşarlığının resmi verilerine göre iç ve dış borcumuzun rekora koştuğunu söyleyebildim mi?

Partimizin ve adaylarımızın adına hazırlanan tanıtım büroşürlerinden alıp, en azından sokağımda park halindeki araçların sileceklerine takıp, komşularımın kapılarının önüne, posta kutularına bırakabildim mi?

Adaylarımıza ve partimize katkısı olsun diye, birkaç proje veya slogan üretebildim mi?

Maddi durumum müsaitse bir seçim bürosu açabildim mi? Maddi durumu yeterli olan ülküdaşlarımın açtığı seçim bürolarına giderek fikir alış-verişinde bulunabildim mi?

Adaylarımızdan herhangi birine, ev, mahalle, köy toplantısı düzenleyebildim mi?

İrtibat kurabileceğim sivil toplum kuruluşlarından randevu alarak adaylarımızın kendilerini ifade edebilmelerine imkan sağlayabildim mi?

Seçim günü sandık başında veya diğer seçim işleriyle ilgili bir vazife üstlenerek alnımın akıyla yerine getirdim mi?

Bu soruların tamamına veya önemli bir kısmına cevabı hayır olan arkadaşlar lütfen başkalarını suçlamadan önce kendimizi bir suçlayalım. Yüzümüz kızarsın, yüzümüz.

45 yıllık köklü bir maziye sahip olan Türk siyasetinin vazgeçilmezi Milliyetçi Hareket Partisi Şanlıurfa İl Teşkilatı tabiî ki, ilçe teşkilatlarıyla bir araya gelerek 30 Mart seçimlerinin bir analizini yapacak, akabinde de teşkilatla bağı olan ülkücülerle bir araya gelerek kapsamlı bir istişare toplantısı düzenleyecektir.

Bu istişare toplantısı düzenleninceye kadar sağda, solda, kahvehane köşelerinde, yemek sofralarında, mangal başlarında teşkilatın gidişatını konuşmak kimseye bir şey kazandırmaz.

Eğer konuşmalarınızda suçladığınız biri veya birileri varsa konuşmanızın amacına ulaşması için konuşma yapılırken muhatabınızda orada bulunmalı ve kendisini savunabilmelidir. Aksi halde konuşmanız, sarf ettiğiniz sözler havada kalacaktır. Hatta belki de istemeden de olsa şahıslar üzerinden teşkilata zarar vereceksiniz.

“Eğri oturup, doğru konuşmak” diye bir söz var ya, ülkücüye eğri oturmak yakışmayacağına göre biz önce doğru oturup sonra da dosdoğru konuşalım; gerçek olan bir şey var bizim Türk İslam Ülkücülüğünü anlatmaya yaymaya çalıştığımız coğrafya vatan topraklarımızın bir parçası olsa da, bütün dünya emperyalizminin gözünün üstünde olduğu bu bölgede yaşayan insanımız kandırılmış, aldatılmış ve beyinleri örümcek ağları ile sarılmış olduğundan dolayı, “Biz körler mahallesinde ayna satıyoruz.”

Bu sebeple Milliyetçi Hareket Partisi kimi aday gösterirse göstersin, nasıl bir siyaset izlerse izlesin, körler mahallesinde ayna satışı yapmak ne kadar zor ise bu bölgede milliyetçilik, ülkücülük yapmakta o kadar zordur. Ülkücüye düşen önümüzdeki ilk Pazar günü yeniden seçim varmış gibi çalışmaktır. Durmadan, dinlenmeden, yorulmadan, karşılık beklemeden, fitnecilere uymadan, yönlendirilmelere kanmadan, Başbuğ Alparslan Türkeş’in çizdiği Türk İslam Ülkücülüğü çizgisinde sağlam ve kendinden emin adımlarla ilerlemektir.

Bu duygu ve düşüncelerle; Başta Mustafa Kemal SARAÇOĞLU olmak üzere, İsmail TORU, Mustafa ÇİFTÇİ, Hasan ÇEÇE, Mehmet KARA, Sinan BEYAZKUŞ, Mehmet KAYA, Abdurrahman GEÇGEL, Mehmet Ali İNEL, Kenan ÇELİKTEN, İbrahim HATİPOĞLU, Sinan ATICI, Mahmut ÖZYAVUZ ve Mehmet YALÇINKAYA’ya Şanlıurfa MHP’den olma cesaretini göstermelerinden dolayı bir ülkücü nefer olarak; “her birine kendi çalışmaları ölçüsünde teşekkürü borç bilirim.”