"NOKTA NOKTAM..!"

06 Temmuz 2018 03:01

URFAPRESS.NET yazarı,Eğitimci-Yazar Osman Ataman BİNER'in kaleminden mükemmel bir köşe yazısı:1973 kişi... 
NOKTA NOKTAM...

1973 kişi...


Her ikisi de rahmete kavuşmuş olan Ali Bağmancı ve Sinan Cihangir’le Ali'nin güya lise bitirme sınavlarına daha rahat çalışması için Çamlık mevkinde kiraladığı bekar odasında uzun kış gecelerinde yanmayan sobaya inat içimizi "köpek öldüren" şarap ve şiirlerle ısıtırdık...


O gecelerde Ali'nin İstanbul'da sahaflardan aldığı bir kitap elimizden düşmezdi. Genellikle upuzun ama romantizmin şahikasında şiirlerin yer aldığı bir şiir kitapçığı:BENDEN KALAN MEKTUPLAR...Bir edebiyat öğretmeni olan Rıza Polat,aşkını,duygularını müthiş lirik bir tahkiye üslubuyla anlatıyor,bizi Urfa'nın o melankolik ve platonik duygular dünyasında kendimizden geçiriyordu.



Bekar odamız sigara dumanı,alkol ve şiirle harmanlanmış melankolik bir dünyaydı adeta…Kitapçıktaki şiirlerden biri bizi öylesine sarıp sarmalamıştı ki o upuzun şiiri birbirimize okuya okuya ezberlediğimizi fark ettik...



Yine o yıllar bestesi de yapılıp plaklarda çalınmaya başlayan bu müthiş şiir birçok şiir severin dilinden düşmeyen,hatıralarının bir yerinde mutlaka iz bırakmış NOKTA NOKTAM şiiriydi...Ali,iflah olmaz bir şiirsever olduğu halde toplum içinde pek şiir okumazdı…


Tabii bir de o yılların militarist havası içinde “Şiir delikanlılığı bozuyor abi!”duygu ve düşüncesi de gözardı edilmemeli…Hamasi şiirler hariç tabi…Eeee ne de olsa “erkekler ağlamaz”misali ülkücü aşık olmaz…Ülkücü sevmez…Oysa ben bu tavra pek aldırış etmediğim ve teatral şiir okuduğum için kulakları çınlasın Derviş Yaver,”Hadi be hısım,oku şu Nokta Noktam’ı,deyince kıramaz okurdum…O günler böyle günlerdi işte…Bilgisayar yok…İnternet yok…


Cep telefonunu geçtim birçok evde normal telefon yok…Radyo,hele pikap olan evler sayılı…En büyük eğlencelerimiz kitap okumak,sıra gecelerinde şarkı,türkü söylemek,zaman zaman şiir okumak,sohbet etmek haftada bir sinemaya gitmekten ibaretti…

İşte Kara Meydan’daki “dergahımız”olan Urfa Milliyetçiler Derneği’nde(Sonraları Genç Ülkücüler Teşkilatı,daha sonra Ülkü Ocakları) zaman zaman kafa dengi üç beş kişi baş başa kalınca Nokta Noktam’la kimselere sezdirmeden romantizme sarardık!Öğretmenlik yıllarımda özel günlere önem vermediğim halde bir şiir tutkunu ve amatör bir şair olarak 14 Şubat Sevgililer Günü'nü dolayısıyla yıllarca şiir dinletileri düzenledim ve Nokta Noktam bu dinletilerin de değişmeyen tek şiiriydi...

Rıza Polat AKKOYUNLU'nun mu muhteşem şiirini facebook muhabbetlerinde bir vesile ile Haluk Kürkçügil kardeşim hatırlatınca hikayesiyle şiiri paylaşayım dedim.Meraklısı için tabi...

"1938-1940 yılları, Bartın'da üstünde Asma köprüsü, içinde yüzen kayığı ile meşhur Kocanaz deresine bakan bir ortaokul, 24 yaşında bir edebiyat öğretmeni Rıza Polat Akkoyunlu ve Bartın'ın o zamanlar en seçkin semti Asma'da üç katlı taş konakta yaşayan güzeller güzeli hayatının ilk baharında gencecik bir öğrenci kız... Sevmişler birbirlerini hoca ve öğrencisi ama küçük yer ve yasak bir sevda olunca yaşanan; adam evli, kız da çok genç olunca büyük tepkiler olmuş ve susup o şehri de sevdiği kızı da terketmek, tayin istemek zorunda kalmış şairimiz.

Yani bir nevi sevda sürgününe gitmiş Rıza Polat ve Ankara'dayken uzun mektuplar hâlinde "Bende Kalan Mektuplar" adıyla şiirleştirmiş bu unutamadığı sevgisini ve sevgilisini... Öyle sevmiş ki gizli aşkını, laf söz olur da kıza bir zarar gelir, dile düşer sevdiği diye o sevdiği kıza kıyamamış; onun adı yerine üç nokta (...) koymuş ve "Nokta Noktam"diye seslenmiş sevdiğine.. O günden bugüne çok pek çok kez sevip de söyleyemeyenler, sevip de ayrılanlar ya da bir yasak aşkın sevdasına tutulanlar hep "Nokta Noktam" diye seslenmiştir sevdiğine..."

NOKTA NOKTAM

-1-

Nokta Noktam,

Dün bir dosttan uzun bir mektup aldım.

Beni anlatmış sana

ve sen de ona,

"Unuttum artık onu." demişsin.

Hem bu sözü gülerek, medar-ı iftiharla söylemişsin.

Unutamazsın Nokta Noktam, unutamazsın.

Çünkü, unutmak için önce unutulmak gerek.

Oysaki sen, hâlâ bende esen eski kavak yelisin.

Kan değil, tüküremezsin.

Ruj değil, silemezsin.

Dişi dudaklarına dişlerimle yazdığım dört heceli erkek adımı

Unutamazsın Nokta Noktam, unutamazsın.

Seninle biz,

Hâlâ bir kabukta iki badem içi gibiyiz.

Baharsın, kokacaksın.

Güneşsin, yakacaksın.

Sabah yatağım kadar rüya dolu,

Sabah yatağım kadar sıcaksın.

Unutamam, unutamazsın...

Şimdilik bu kadar.

Öbür mektuba daha diyeceklerim var.

Gücenme sakın, darılma bana;

Ankara günlerinin bembeyaz ufkundan

Binlerce selam sana...

-2-

Bahar başladı, Nokta Noktam,

Ankara'da bahar...

Veriminde toprak ana,

Aylar var ki sana,

Tek satır yazamadım.

Oysaki, şimdi mevsim bahar;

Ötüşlerde adın,

Kokuşlarda tadın

Var.

Artık yazmalıyım...

Takvime baktım bu sabah,

Ayrılalı, beş ay olmuş,

Düşün ki Nokta Noktam.

Beş ay denilen nesne tam,

Yüz elli gün eder...

Bunca uzun bir ayrılıksa,

İnsanı her şeye küskün eder...

İnan bana Nokta Noktam,

İnan bana...

Dargınlığım herkese,

Ve tek hasretim sana.

Düşünüyorum,

Hava keskin kokularla dolu,

Düşünüyorum,

"Âşıklar pazarı" na çıkan yolu

Düşünüyorum,

Bu yolun sağında yükselen,

Her geçişte penceresinden,

Tebessümler gelen,

Bahçesinde iri

Yediveren kayısı gülleri

Açan evi....

Düşünüyorum,

Bir türlü gelmiyor,

Düşüncelerin ardı:

Ablan yanımda çorapsız gezer,

Başörtüsüz annen,

Benden Kaçardı!..

Düşünüyorum:

Bu mevsimde baban,

Bir yerine iki şişe içerdi.

Miyoplaşınca gözleri,

"Şair! iç be oğlum,

Bahar dişidir, doğurur..." derdi.

Bahar başladı Nokta Noktam,

Ankara'da bahar,

Gönül ufkumda yağmur bulutları;

Cennet olsa da artık,

Sevmiyorum, sevemiyorum,

Sensiz baharı…

-3-

Sen ey

Yirmi dört baharımın en güzel süsü

Sen ey

Mutlu günlerimin mutlu türküsü.

Sen ey

İlk yaz akşamları kadar güzel çocuk

Sen ey

Altın gözlerinin hisli dünyasında

Ölümsüz bir yolculuk yaratan

Sen ey

Çıplak bir hançer gibi boylu boyunca

Gönlümde yatan,

Sen ey

Her şeyim olan her şey:

Son mektubunda

Söz verdin, tut diyorsun

Unuttum, unut diyorsun...

Unutmak mı?

Ne mümkün seni unutmak...

Güneş tekrar doğmayı unutabilir mi hiç?

Gönül ferman dinler söz tutabilir mi hiç?

Sen ey

Yirmi dört baharımın en güzel süsü,

Sen ey

Mutlu günlerimin mutlu türküsü,

Sen ey

Her şeyim olan her şey....

-4-

Bu gece yılbaşı,

Başkente kar yağıyor,

Nokta Noktam,

Başkente kar.

Ve tütüyor gözlerimde,

Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar...

Başkente kar yağıyor,

Başkente kar...

Bu gece yılbaşı,

Bilirsin ki

Nokta Noktam,

Yılbaşlarında hesaplanır

Çoğu zaman,

İnsanların yaşı!..

Bu gece yılbaşı.

Tokmaklarında yirmi dört hece,

Eğilip üstüme sessizce,

Şehrin kule saati

Bilir misin Nokta Noktam,

Bilir misin ne dedi:

"Şair! Kutlu olsun, yaş otuz yedi..."

Ve bir el, saçlarından tutarak kalbimi,

Sana kadar sürükledi...

Bu gece yılbaşı,

Başkent ayakta,

Çalınan Tuna Dalgalar'dır komşu plakta.

Ne de kıvrak bu vals havası...

Başladı gönlümün yine,

On yıl evvelki kanaması.

Ne günlerdi o günler, cancağızım,

Ne günler...

Sen on yedisinde,

Sevgilerin sisinde

Başı duman duman bir kız.

Ben,

Yirmi dört üstünde,

Gönlü her güzelle nişanlı,

Öylesine bir şair,

Öylesine bir delikanlı.

Ne de çabuk geçti zaman,

Hey gidi dünya hey...

Bu gece yılbaşı,

Dışarıda kar yağıyor,

Dışarıda kar.

Ve tütüyor gözlerimde,

Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar:

Köşede bir kırlent,

Kırlentte bir resim,

Resimde mevsim

Bartın'da bahar...

Elimle yapmışım:

Asma köprüsünde Kocanaz Deresi.

Sağda ortaokul

Okulda çocukların sesi,

Solda, "Çakırbeyler" in elma bahçesi

Derede bir kayık,

Kürekte sen,

Dümende ben,

Hava berrak,

Hava ılık

Hava temiz,

Ve sularda sarmaşan gölgemiz...

Bu gece yılbaşı,

Başkent ayakta.

Çalınan (Tuna Dalgaları) değildir artık

Komşu pikapta.

Gönlüm bu diyardan çok çok uzakta...

Dışarıda kar yağıyor,

Dışarıda kar

Ve tütüyor gözlerimde,

Küllenmiş bir mangal gibi eski hatıralar...


URFAPRESS.NET....URFAPRESS.COM